Kitap

Psikanaliz Defterleri’nin 12. sayısı: Oyun ve Oyuncak

Psikaanaliz Defterleri’nin 12. sayısı Oyun ve Oyuncak adıyla Temmuz 2024’te yayımlandı. Kitabı şu linkten satın alabilrisiniz.

Önsöz

Oyun ve oyuncağın insan yavrusunun gelişiminde yaşamının ilk anlarından itibaren –belki son anlarına kadar– çok temel bir yeri var. Daha anne gelişmekte olan fetüsü içinde taşırken başlamıyor mu oyun? Anne ya da annenin karnındakiyle konuşan herkes, hayallerinde gelmekte olan bebeğe ve kendilerine roller biçip küçük oyunlar oynuyor sayılmazlar mı? Sonra oyunlar yavaş yavaş çeşitleniyor ve farklı işlevler, anlamlar kazanıyor. Oyuncaklar da öyle.

Oyun, yalnız da oynansa, kalabalıkta da oynansa, daima biriyle, birileriyle ilişkiyi ve o ilişkinin içinde çeşitli duygulanımlarla, heyecanlarla beraber dönüşümü içeriyor. Anneyle, babayla, kardeşlerle, diğer çocuklarla, hayali ve gerçek oyun arkadaşlarıyla oynayarak büyüyoruz. Okulda, iş yaşamımızda, cinsellikte, arkadaşlıkta, sanatta, kısacası bütün hayatımızda bir bakıma oyun oynayabildikçe keşfediyor, üretiyor, yeni bağlar kuruyoruz, ilişkiler geliştiriyoruz. Sözcüklerle, kavramlarla da oynuyoruz, kendimizi ifade ediyoruz, diller öğreniyoruz, okuyoruz, yazıyoruz, bilmeceler çözüyoruz. Bedenimizle ve diğer bedenlerle (canlılarla ve cansız nesnelerle) temas ediyoruz oynarken, temas ettiğimizi de kendimizi de dönüştürüyoruz. Hayatın içinde bazen oynarmışçasına izlerken katılıyoruz oyuna: Bir tiyatro oyununda, ya da bir maçta. Bazen bütün dünya aynı oyunu oynuyor, mesela “olimpiyat oyunlarındaki” karşılaşmayı takip ederken. Dünya sanallaşır, temaslar ekrana yönelirken Yapay Zekâ ile oynuyoruz, bakalım nasıl cevaplar verecek diye sorular sorarken. Ya da sosyal medyada başkalarının oyunlarını seyrediyoruz. Oyun gereksinimimizi çocukların, kedilerin, köpeklerin oyunlarını seyredip gülerken hatırlıyoruz. Bilişsel yetilerimiz gerilediğinde, belleğimiz silindiğinde hatta konuşamaz olduğumuzda yine o ilk temaslardaki küçük sesler, bakışlar, dokunuşlarla karşımızdakinin ilgisine, oyununa cevap verip canlanıyoruz. Sonra belki oyun oynayamaz olduğumuzda da ölüyoruz.

Bu sayımız bu yaşamsal konu üzerine: Oyun ve Oyuncak. Çok ilginç ve zihin açıcı metinler okuyacağınız bu kitapta oyunun ve oyuncağın ruhsallığımızın şekillenmesindeki yerine dair farklı bakış açılarını takip edeceksiniz.

“Başlangıçta Oyun Vardı” isimli makalesinde Talat Parman oyun ve oyuncak sözcüklerinin anlamları ve kullanım şekillerinin üzerinde duruyor, toplumsallaşmanın kökeninde oyunun rolünü özellikle Johan Huizinga’nın (1938) yapıtı ekseninde inceledikten sonra psikanaliz literatüründe oyunun çeşitli psikanalistler tarafından nasıl kavramlaştırıldığını geniş ve kapsamlı bir şekilde ele alıyor.

Philippe Gutton ve Evelyne Larguèche’in birlikte yazdıkları “Oyun ve Oynamak” oyun (game) ve oynamak (play) arasındaki farkın derinlemesine incelendiği bir makale. Larguèche oyundaki etki etme ve rövanş meselesini ele alıyor, Zweig’ın Satranç yapıtındaki kahramanların oyunundan örneklerle rövanşın intikam anlamı üzerinde duruyor. Gutton ise annesel izin ve üçüncüye açılışın oyun oynamayı nasıl mümkün kıldığını tarif ediyor. Oyun oynamanın içinde bu unsurların bulunmadığı hâlin ise ölüm dürtüsü ile ilişkileneceğini gösteriyor.

Nicolas de Coulon “Oyun Denklemi” isimli yazısında oyun kavramının psikanalizde yeni bir mitolojiyi doğurduğunu söylüyor ve kuralları belirlenmiş oyun (game) ile kendiliğinden oyun (play) arasındaki farkın üzerinde duruyor. Sonra oyun gibi algılanabilecek olan ama aslında oyun olmayan durumlarla ilgileniyor. Bu oyun olmayan, sahte oyun denebilecek olan durumları Hanna Segal’in sembolik denkleminden yola çıkarak araştırıyor ve “oyunsu denklem” olarak kavramlaştırıyor. Böylelikle oyunu düşünme şeklimizi yıkıcı unsurları da içerecek şekilde genişletmemizi öneriyor.

Neslihan Zabcı “Çocuk Psikoterapisinde Oyunun İşlevi” başlıklı makalesinde psikanalitik çocuk terapisinde oyunun kullanımının nasıl geliştiğini ve nasıl bir işlevi olduğunu anlatıyor. Psikanalitik terapiye has özelliklerin oyunun kullanılmasını nasıl şekillendirdiğini gösteriyor ve çeşitli örneklerle bu çalışmalarla ilgili teknik konuları ele alıyor.

Emine Ünlü “Sessizliğimle Oynar mısın?” başlıklı yazısında çocuk terapisinde çocuğun sessizliğiyle neler anlatabileceğini ele alıyor ve bu konuda yazmış olan çeşitli psikanalistlerin düşüncelerini inceledikten sonra kendi çalışmasından bir örnekle devam ediyor. Çocuğun terapiye geldiği ilk seans kurduğu oyunu tarif ederek çocuğun sessizliğinin oyunun farklı sekanslarında nasıl konuştuğunu gösteriyor.

Véronique Donard ve Eric Simar “Video Tanrıları: Video Oyunlarında Ergenliğin Manevi Boyutu” başlıklı metinlerinde FRP (Fantastic Role Playing) ve benzeri video oyunu türlerinin ergenliğin temel sorunsallarının işlenmesine nasıl yardımcı olabileceğini anlatıyorlar. Dünyanın yok olmak üzere olduğu, iyiler ve kötüler diye ikiye bölünmüş olduğu bu oyunlarda bir kahramanın doğmasına ve dünyayı/oyunu kurtarmasına gereksinim vardır. Bu, ergenin anne babasının hakimiyetinden kurtulup kendi iç dünyasını kurtarması ve bir anlamda yeniden doğması demek olabilir.

Anne Boissière “Çizginin Devinimi: Oyun Dürtüsü, Oyun Alanı” başlıklı yazısında elin kalemle ya da çizmeye yarayan bir araçla buluşup alan üzerinde serbestçe kendiliğinden hareket etmesiyle oluşan çizgileri düşünmeye davet ediyor bizi. Bu şekilde çizmenin resim tarihinde nasıl anlamlandırıldığını inceliyor ve özellikle Hans Prinzhorn’un (1922) çalışmasında kullandığı “oyun dürtüsü” kavramını takip ediyor ve çizgilerin alanla nasıl bir ilişki kurduğu üzerinde duruyor.

Gülçin Karadeniz “Oyunun Zihin Kuramının Bileşenlerine Katkısı” adlı yazısında zihin kuramının oyunu nasıl ele aldığını ve oyunun zihinsel gelişimde nasıl katkı sahibi olduğunu aktarıyor. Çeşitli oyunları tek tek ele alarak bu oyunların zihinsel işlevleri nasıl geliştirdiğini inceliyor.

Fiona Faraci ve Gizem Biçer Doğan birlikte yazdıkları “Gerçeküstücü Akımda ve Bellmer’in Eserlerinde Kadın Bedeni: Şekilsiz Bir Kadının Tüm Delikleri” başlıklı yazıda önce gerçeküstücülük akımıyla kadın temsilinin nasıl değiştiğinin üzerinde durduktan sonra Bellmer’in bir Oyuncak Bebek yapıtını inceliyorlar. Bir vitrin mankeni olarak tasarlanmış, parçaları takılıp çıkarılabilen bu bebeğin Bellmer’in yaşamından nasıl izler taşıdığını tartışıyorlar.

İshak Sayğılı “Bir Oyuncak Olarak Teneke Trampet” başlıklı metninde Teneke Trampet romanı ve filmini büyümek ve büyümemek meselesi etrafında tartışıyor. Detaylı bir şekilde kahramanın gelişimini inceliyor. Sesin ve enstrümanın/oyuncağın rolünü merkeze alıyor.

Nesli Keskinöz Bilen “Oyunlu Bir Yazı: Siz Hangi Oyunsunuz?” isimli makalesinde oyunların nasıl da kim olduğumuzu ifade ettiğini tarif ediyor. Takip ettiği bir gencin oynadığı bilgisayar oyununun ve oyundaki rolünün bu gencin yaşadığı kaybı nasıl ifade ettiğini aktarıyor. Oyunda kurduğu kontrolün, her seferinde aynı oyunda aynı rolü oynayışının bu yas çalışmasını nasıl şekillendirdiğini inceliyor.

Bu sayımızın oyuna ve oyuncağa dair yeni düşüncelere, yeni tartışmalara ilham vermesini diliyoruz. (M. Işıl Ertüzün)

İçindekiler

  • (7) Gerekçe Yayın Kurulu
  • (9) Önsöz M. Işıl Ertüzün
  • (13) Başlangıçta Oyun Vardı Talat Parman
  • (29) Oyun ve Oynamak Philippe Gutton – Evelyne Larguèche
  • (41) Oyunsu Denklem Nicolas de Coulon
  • (53) Çocuk Psikoterapisinde Oyunun İşlevi Neslihan Zabcı
  • (59) Sessizliğimle Oynar mısın? Emine Ünlü
  • (75) Video Tanrıları: Video Oyunlarında Ergenlerin Maneviyat Boyutuna Dair Véronique Donard – Eric Simar
  • (81) Çizginin Devinimi: Oyun Dürtüsü mü, Oyun Alanı mı? Anne Boissière
  • (91) Oyunun Zihin Kuramının Bileşenlerine Katkısı Gülçin Karadeniz
  • (107) Gerçeküstücü Akımda ve Bellmer’in Eserlerinde Kadın Bedeni Fiona Faraci Petridis – Gizem Biçen Doğan
  • (113) Bir Oyuncak Olarak Teneke Trampet İshak Sayğılı
  • (135) Oyunlu bir Yazı: Siz Hangi Oyunsunuz? Nesli Keskinöz Bilen
  • (145) Katkıda Bulunanlar

Psikoloji Gazetesi

Psikoloji Gazetesi ekibi tarafından üretilen içerikler tanı ve tedavi amacıyla kullanılamaz sadece bilgi edinme amacıyla kullanılabilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir